9 Haziran 2015 Salı

Yargılayacak gücünüz varsa buyurun

  Kendine göre seçimlerde en büyük başarıyı elde eden Selahaddin Demirtaş dün çıkıp bir konuşma yaptı. Konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti'liler için ''Geçti artık o kibirli günleriniz. Ama rahat olun, panik yapmanıza gerek yok. Adil şekilde yargılacaksınız'' dedi.
Gülen cemaatinin son 1.5 senede literatüre soktuğu, diğer tüm muhaliflerin diline pelesenk olmuş ''yargılanacaksınız'' lafı; Batı medyasının ''Kürt obama' diye göklere çıkardığı Demirtaş'ın da fazla ilgisini çekmiş. Demirtaş'ın bu sözleri daha önce Erdoğan'a oy verip bu seçimde barajı geçmesi için Hdpye oy verenleri şaşırtmış mıdır? Muhtemelen hayır. Çünkü Hdp, batı ve merkez medyası işbirliği ile yaklaşık 1 senedir öyle bir algı yarattı ki Kürtlerin yıllardır süregelen ıztırabının sorumlusu Erdoğan oldu. Öyle ki daha 2 ay önce Diyarbakır'a gittiğimde şehirdeki Kürtlerin birçoğu Erdoğan'ın adını Kerdoğana çıkarmışlardı. Hayatta herkes hak ettiği muameleyi görmüyor tabi.. Yine de Kürt meselesinin barışçıl bir şekilde çözülmesi için risk alan, mücadele veren bir adamı; Kürtlerin oyuyla barajı geçen Demirtaş'ın yargılayacağız demesi kaderin cilvesi olsa gerek.
Selahaddin Demirtaş'ın açıklamasından sonra sosyal medyanın devrim tutkunu gençlerinde ayrı bir heyecan ayrı bir aşk belirdi. Seçim sonuçlarına umarsızca sevinen bu insanlar çılgınca tweetler atıp #yargılanacaksınız hashtagleri kasmaya başladı. Kendilerine sevgi böceği, çiçek çelik çocuklar diyen bu kitlenin tweetlerinde anlaşılamaz ve tarafsız gözle tweetleri okuyacak birini anında irrite edecek bir nefret tavrı vardı. Bu nefret kampanyasına modası geçmiş aydın takımından, Taksim'in müdavimi sosyalist sanatçı tayfasına kadar herkes katılmıştı. Yıllardır ''Öcalan'ı neden asmıyorsunuz'' diye yaygara koparanlar, seçimde kazandığı başarı sonrası ilk iş ''Öcalan'a teşekkürler'' diyen Demirtaş'ın gazlamasıyla Erdoğan'ı yargılamaktan hatta daha ileri gidip asmaktan bahsediyordu.
Seçimlerin gazıyla birlikte hızını alamayıp nirvanaya yükselen bu arkadaşlar Demirtaş'ın heyecanına kapılıyor olabilir. Hatta birçoğu bu heyecanla Ak Parti'nin %41'le iktidar olamayışını Erdoğan'ın devrilmesi olarak yorumlayıp, hayalini kurdukları üç benzemezler koalisyonunun hükümet kurabilmek için yetki isteyeceği cumhurbaşkanının Erdoğan olduğunu dahi unutmuş olabilir. Öyleyse bir şeyleri bizim hatırlatmamız gerekiyor.
Öncelikle herkes haddini, hududunu, ne yapıp ne yapamayacağını bilecek. %13 alıp çılgınlar gibi sevinen adamın sözüyle; 10 ay önce %52'yle ilk turda cumhurbaşkanı seçilen, 12 senedir girdiği her seçimi açık ara farkla kazanmış adamı yargılamayı bırak, tırnağını bile kesemezsin. Hele ki kazandığını sanıp sevindiğin seçimlerde bu adamın kurucu genel başkanı olduğu parti en yakın rakibine 17 puan fark atıp yine birinci olmuşsa.
Umudunu; birbirinden tamamen farklı olan ve seçmen kitlesini birbirlerinden nefret ederek konsolide eden üç partinin uyum içinde koalisyon kurup, cumhurbaşkanını yargılayabilecek çapa gelmesine bağlamak 5 yaşındaki bir çocuğun hayal gücüyle yarışacak düzeyde.. Gerçekten bunun olabileceğine inanıp yeryüzünden on bin fit yükseklikte uçan arkadaşlar yakın zamanda yere çok fena çakılacak.
İçten içe devrim mahkemeleriyle yanıp tutuşan cemaat savcısı bozmalarına fırsat vermeyin. Bunların infazını yine millet sandıkta verecek.

8 Haziran 2015 Pazartesi

Daha güçlü döneceğiz

  Milli iradeye saygımız sonsuz. Bu millet 13 sene Ak Partiyi tek başına iktidara taşıdı ve Ak Parti yapmış olduğu hizmetler ve reformlarla milletin teveccühünün hakkını verdi. Şimdi yapılması gereken çıkan sonuca saygı gösterip, ülke menfaatlerinin gereklerini yerine getirmektir. %41 oy alan bir partinin tek başına iktidar olamaması can sıkıcı bir durum olsa da bundan çıkarılacak önemli dersler var.
  Ak Parti 13 senede iktidarda gösterdiği başarının sonucu olarak 4. genel seçiminde yine açık ara farkla 1. parti oldu. 13 senelik iktidarın partiye ve halka vermiş olduğu rehavetin etkisiyle tek başına iktidar kuramıyor olabiliriz ancak Türkiye tarihinde bu başarıyı gösterebilen hiçbir partinin olmadığını düşünmek lazım. Ak Partiyi kıyasa tuttukları Anap'ın daha ikinci seçiminde aldığı oy oranı %36'dıydı.
  Bu seçimler eğer birlikteliğimizi bozmaz ve doğru hareket edersek bizim için önemli bir fırsat. Yıllardır ''Ak Parti tek başına iktidar olmazsa ne olur'' sorusunu kendi kendine sorup ''ya koalisyonlarda o kadar kötü değildi canım'' diyenlerin bir şeyleri görmesi için seçim sonuçları fırsat verecek. Ülkedeki tüm ayrılığın Ak Parti olduğunu iddia eden muhalefet partilerinin, muhalefetteyken sarmaş dolaş, can ciğer olup iş koalisyon kurmaya gelince nasıl birbirine girdiğini ve bırakın ülke yönetmeyi bir hükümet kurmaktan bile aciz olduklarını insanlar muhakkak görecek. Şu anki mecliste Ak Partinin içinde olmadığı hiçbir hükümetin yürümeyeceği hatta kurulamayacağını bile hep birlikte izleyeceğiz. Yıllardır seçim meydanlarında bol keseden atanların siyasi beceriksizliklerini gören millet emin olun ki bir sonraki seçimde Ak Partiyi daha güçlü bir şekilde tekrar iktidara taşıyacak.
  Ak Parti herhangi bir koalisyonunun içinde yer almalı mı diye sorarsanız bana göre almamalı ancak  ülke menfaatleri açısından, seçim sonucuyla birlikte oluşan siyasi zeminde yürüyecek tek koalisyon gerek oy aldıkları seçmen yapısının kan uyuşması, gerek merkez sağ-milliyetçi cephe birlikteliğinin sonucunda Ak Parti-Mhp koalisyonu olur. İkinci, üçüncü, dördüncü partinin Ak Partiyle koalisyon yapmayacağını açıklaması bizim işimize gelir. Kendi içlerinde zaten koalisyon yapamayacak bu partilerin Ak Partiyle koalisyon ihtimalini konuşmaması bile özellikle Mhp'ye erken seçimde ağır fatura çıkarır. Bu yüzden kısa süreliğine kenara çekilip bu partilerin beceriksizliğini izlemek ve sağlam bir muhalefet yolu izlemek en doğrusu olacaktır.
  Bu süreçte bize düşen görevse gecesini gündüzüne katarak çalışan Ahmet Davutoğlu hocamızın ve kurucu genel başkanımız reis-i cumhur Recep Tayyip Erdoğan'ın arkasında durmak ve bu sonucu Ak Partinin hezimetiymiş gibi pazarlayanlara karşı gerçekçi bir tavır takınarak umutsuzluğa kapılmamak. Ak Partiye verilecek en büyük zararın kendi içimizde yaşayacağımız bir kargaşa olacağını unutmadan muhasebemizi yapmak.
  Şuna kesinlikle inanın ki; Bu sonuç net bir zafer olmadığı gibi kesinlikle bir yenilgi de değil bunu kimse aklından çıkarmasın. Tek başına iktidar olamamak Ak Parti gibi bir parti için başarısızlık gibi gözükse de bu şartlar altında alınan %41lik oyu unutmamak ve buna göre tavır takınmak gerekir. Yapılan tüm iç ve dış ittifaklara rağmen ortaya çıkan sonuç kötü değil iyi değerlendirilirse bizim için bir fırsattır.
   Bugün gelinen noktada yaşanılan sıkıntı, parlamenter sistemin ülkede daha önce defalarca yaşattığı sıkıntılardan biri. Ak parti 2002'de %34 oyla %66 temsil hakkı elde ederek 365 vekil çıkartıp tek başına iktidar olduğunda bu nasıl parlamenter sistemin getirilerinden biri olduysa; 13 sene sonraki seçimde %41 alıp tek başına iktidar kuracak yeterli vekil sayısına ulaşamaması da parlamenter sistemin getirisidir.
  Umutsuzluğa kapılacak zamanımız yok. Allah'ın izniyle; Bu memlekete yapacak hizmetimiz çok. Dik durup kaldığımız yerden daha bir aşk ve daha bir şevkle işimizi yapma zamanı. Kaybettiğimiz hiçbir şeyin olmadığını zaman gösterecek. İçinizi ferah tutun daha güçlü döneceğiz.